ALİ BABA
ANA SAYFA
ATATÜRK
ZİYARETÇİ DEFTERİ
HABERLER
ABDİ KÖYÜ
FOTOĞRAFLAR ALBÜMÜ
Ali Terazi Albüm
ŞİİRLER Abdi Köyü/ Kozaklı
FOTO GALERİ
TÜM SUNGURLU ÖZEL
TURHAL
DEVELİ
ŞEREFLİKOÇHİSAR
SUNGURLU VERGİ DAİRESİ PER.
21.VERGİ HAFTASI
SÖZ YURTTAŞIN
DOSTLAR ALBÜMÜ
KÜLTÜR HAZİNELERİMİZ
AHİ VE AHİLİK
NUTUK
NOSTALJİ
SAYAC
BASINDA ALİ TERAZİ
ESKİ TÜRKLERDE ÖLÜ GÖMME
KARINCALAR
MEKTUPLAR
ANKARA GEZİSİ 2009
SUNGURLU'DA DÜĞÜN
WİNDOVS LİVE_FOTOĞRAFLARI
ABDİ KÖYÜ SLAYTLARI
ALİ BABA ve 35 YIL
ANILAR (ALİ TERAZİ)
YERLİ MALI HAFTASI
NOTLARIM YENİ
SESLİ ŞİİR VE SLAYTLAR VİDEOLARI
ORGAN BAĞIŞI
FOTOĞRAFLAR SLAYTI
ESKİLER VE YENİLER
AZİME AKTAŞ
TARİHİNİ ARAŞTIRMALISIN
STRESİ YEN
ALİ BABA'NIN KÜTÜPHANESİ
KİTAPLIĞIMDAKİ KİTAPLAR:
VİDEOLAR YENİ 2016
TABİAT VİDEOSU (2016)
VİDEOLAR 2017 YILI
KÜTÜPHANE
DENEME ALİ BABA VİDEOLARI

ALİ BABA SİTESİ
HABERLER

BEYAZ BAYRAK
ali baba haber tarih 04.06.2008, 16:53 (UTC)
 
OKULLARIMIZA BEYAZ BAYRAK:

Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan protokol gereği, ilk ve orta öğretim okullarında uygulanan ''Beyaz Bayrak Projesi'' kapsamında Çorum'un Sungurlu ilçesinde 3 okula ''Beyaz Bayrak'' verildi. Okulların temizlik konusunda teşvik edilmesi amacıyla uygulamaya konulan ''Beyaz Bayrak Projesi'' kapsamında Sungurlu ilçesinde Haydar Öztaş Anadolu Lisesi, Hürriyet İlköğretim Okulu ve Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu “Beyaz Bayrak” almaya hak kazanmıştır. Beyaz Bayrak teslimi için dün Haydar Öztaş Anadolu
Lisesi'nde yapılan törene sayın Valimiz Mustafa Toprak,Sungurlu Kaymakamız Gürsoy
Osman Bilgin, Sungurlu Belediye Başkanı Ahmet Karacif,Haydar Anadolu Lisesi okulunu yaptıran hayırsever iş adamı Haydar Ali Öztaş ile eşi Sezin Öztaş, çok sayıda öğretmen ve öğrenciler ile daire amırleri ve ziraat odası başkanı Dursun Karslı katılmıştır. Valimiz Mustafa Toprak, törende yaptığı konuşmada Çorum'daki yaklaşık 500 okul arasından 40 tanesinin Beyaz Bayrak başvurusu yaptığını ve bunlardan 30'unun bu ödülü almaya hak kazandığını belirterek şunları söyledi; ”Bu başarı yöneticilerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin ortak başarısıdır. İnsana ve eğitime yapılan katkıları şükranla karşılıyoruz. Değerli hayırsever iş adamımız Haydar Ali Öztaş'ı da ilimize böylesine güzel bir okul kazandırdığı ve sürekli yaptığı katkılardan dolayı şükran duygularımla kutluyorum. Ancak bu tür güzel işler bir tek kişiyle olmuyor. Farklı Haydar Ali Öztaşlar çıkarak bu güzelliklere güzellik katmalı dedi.”İlçe Kaymakamımız Gürsoy Osman Bilgin ise konuşmasında hedeflerinin ilçede bulunan 68 okulun tamamında Beyaz Bayrak alma standardına ulaşabilmek olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından Beyaz Bayrak almaya hak kazanan Haydar Öztaş Anadolu Lisesi, Hürriyet İlköğretim Okulu ve Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu müdürlerine Vali Toprak tarafından sertifikalar, pirinç levhalar ve beyaz bayrakları teslim edildi. Daha sonra Vali Toprak, hayırsever iş adamı Haydar Ali Öztaş'a ilçeye ve eğitime yaptığı katkılardan dolayı plâket verirken Öztaş da Vali Toprak, Kaymakam Bilgin ve Belediye Başkanı Karacif'e birer teşekkür plaketi sundu.04.06.2008 Sungurlu






 

İSRAİL TOHUMLARI
BELİRSİZ tarih 14.05.2008, 19:04 (UTC)
 
İçimizdeki Tehlike

Prens Charles'in Türkiye ziyaretini herkes başka bir açıdan
değerlendirdi. Kimi için cami ziyaretleri, kimi için Mevlana hayranlığı,
benim için ise ayrılırken uçağına doldurduğu kasalar dolusu sebze
önemliydi.

Koca Prens Türkiye'nin domatesine muhtaç değildi herhalde.

Öyleyse bir anlamı olmalıydı bu kasaların.
Evet, Prens yanılmıyorsam Kaz Dağı'nda kendisi için yetiştirilen organik
sebzeleri ülkesine götürüyordu.
Meğer o civarda yaşayan birkaç aile sürekli kraliyet ailesinin sebzesini yetiştiriyormuş ve kraliyet ailesi sadece bu sebzeleri kullanıyormuş.

Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın Kuzey Kıbrıs ziyaretinde Cumhurbaşkanı Talat ile aralarında şöyle bir konuşma geçtiğini hatırlıyorum;

Cumhurbaşkanı T alat, Toptan'a bir yemek sırasında 'Türkiye'de en son
yediğim domateslerin tadı hala damağımda' demişti. Bu konuşma üzerine
Toptan, Talat'a 'En kısa zamanda size hormonsuz Anavatan domatesleri
göndereceğim' sözü vermişti.

Meclis Başkanı Toptan kendisinden sonra Kıbrıs'a giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e hormonsuz domatesleri emanet ediyor, Cumhurbaşkanı Gül de Toptan'ın bu masum ricasını yerine getiriyordu.

Meclis Başkanı Toptan'ın Ankara'da ancak bir hafta araştırma sonucunda hormonsuz domates bulabildiğini de okumuştum o dönemde. Nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız?

Gelelim işin teknik meselesine.

Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda
115 bin kişi çalışıyor.
70 tane üniversitemiz,
30 tane ziraat fakültemiz,
50 tane tarım araştırma enstitümüz,
10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var.

Buna rağmen Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı.

Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail.

Domuz geni yerleştirilmiş domates, AIDS mikrobu bulaştırılmış kavun
haberleri biraz spekülatör olabilir ama İsrail tohumu olayının kesinlikle
öbür madalyon tarafı da var.

İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiğini Şalom Gazetesi'nin internet sayfasından okumuştum.
İstediğiniz şekle sahip domatesleri bile bulabilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...

Yani genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğru.

Gelelim başka doğrulara.
Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok.

Yani İsrail'den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz. Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk oldu.

Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz.

Genetik tohum o toprağ a da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız.

50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık
tamamen kullanılmaz hale geliyor.

Buna en güzel örnek
Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir.

Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava...


Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor.

Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor.

Ne korkunç.
Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak. Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak!

Şu anda dünyada İsrail tohumu kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır.

İkincisi de biz olacağız.

EY VATANDAŞ AKLINI BAŞINA DEVŞİR !!! SOR SORUŞTUR, BOŞ DURMA


BU E-POSTAYI KONU HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLMASINI İSTEDİĞİNİZ HERKESE YOLLAYIN




 

Keneyi durduracak tek hayvan
Showhaber.com Her hakkı saklıdır. tarih 10.05.2008, 15:58 (UTC)
 
Kene kabusu devam edilyor. Seri katile dönüşen bu hayvanlardan bizi kurtaracak bir hayvan var. Şaşırdınız değil mi?
10 Mayıs 2008, 11:50 (71)


Kene kabusu geri döndü. Son günlerde 5 kişi öldü. Ölümcül keneleri başımızdan def edecek hayvan aramızda.

Kırım Kongo Kanamalı ateşi hastalığına yol açan keneleri karıncaların durdurduğunu biliyor muydunuz?.

Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlyas Dökmetaş'a göre karıncalar kenelerin küçük yumurtalarını topluyor. Böylece küçük seri katiller çoğalamadan ölüyorlar..

CÜ Rektörlüğüne adaylığıyla ilgili basın mensuplarına açıklamada bulunan Prof. Dr. Dökmetaş, program sonrası Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı ile ilgili bilgi verdi.

KENELERDE ARTIŞ VAR

Hastalığın Türkiye'de 2002 yılından itibaren görülmeye başladığını belirten Prof. Dr. Dökmetaş, ''2002'de 17 olguyken, olgu sayısı 2003'de 133'e, 2004'te 249'a, 2005'de 266'ya, 2006'da 438'e çıktı. Giderek artan bir oran var'' dedi.

ANA BÖLGE KELKİT VADİSİ

Hastalığın görüldüğü ana bölgenin Kelkit Vadisi olduğunu, ancak başka bölgelerde de görülebildiğini ifade eden Prof. Dr. Dökmetaş, son yıllarda Tokat başta olmak üzere Sivas, Yozgat ve Erzincan yörelerinden hastalık şüphesiyle vakaların geldiğini söyledi.

BESLENMEK İÇİN BAHARLA DIŞARI ÇIKIYORLAR

Kenelerin kış mevsiminde soğuk ve diğer çevresel faktörlerin etkisiyle yuvalarında olduğunu, toprak altında bulunduğunu ve baharla birlikte beslenmek için dışarıya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Dökmetaş, hayvanlara ve insanlara yapıştığını söyledi.

KENELERİN AZALMASINDA KARINCA FAKTÖRÜ

Bilim adamlarının ve insanların bir kısmının tavukların keneleri topladığını ve bunun kene popülasyonunda azalmaya neden olduğunu savunduğunu ifade eden Dökmetaş, kenelerin genellikle, tavukların olmadığı dağlık alanlarda yaşadığına dikkat çekerek, ''Kenelerin azalmasında, popülasyonunda en önemli rolü oynayan karıncalar'' diye konuştu.

KENE YUMURTALARINI TOPLUYORLAR

Bu konuyla ilgili çok önemli araştırmaları olan Prof. Dr. Kosta Mumcuoğlu'nun da bu görüşü savunduğunu belirten Prof. Dr. Dökmetaş, ''Çünkü kenelerin küçük yumurtalarını karıncalar topluyor. Yani sadece 'kuş türünde azalma oldu, kanatlı hayvan türünde, tavuklarda azalma oldu, bu nedenle kene hastalığı arttı' savı, sözleri doğru değil. Bizim tavuklarımız Manyas'ta öldürüldü, Bolu'da öldürüldü. O bölgede Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı yok. Tokat bölgesinde, Giresun bölgesinde, Ordu'da çok sayıda tavuk itlafı yaşanmadı, ama hastalık bu bölgede var'' dedi.

BİYOLOJİK SİLAH MI?

Bu hastalık virüsünün bir biyolojik silah olarak kullanılıp kullanılmadığı ile ilgili görüşleri de sorulan Prof. Dr. Dökmetaş, ''Bunun bir biyolojik silah etmeni olarak ülkemizde kullanıldığına inanmıyorum. Çünkü biyolojik silah amacıyla kullanan insan, bunu Tokat bölgesinde kullanmaz. Ülkemizin insanlarının çok yoğun yaşadığı, turizmin çok canlı olduğu alanlarda bu hastalığın yayılması bize belki onu düşündürebilirdi. Kesin olarak bu değildir demek istemiyorum. Her ihtimal, her dönemde olabilir'' diye konuştu.

Prof. Dr. Dökmetaş hastalığın görülme oranının ilerleyen dönemlerde azalacağını, hatta biteceğini, ancak bunun kenelerin popülasyonuna bağlı olduğunu söyledi.

alıntı


 

CIN'DE SAKLANAN TURK PIRAMITLERI
V.NAMIK INANC tarih 08.04.2008, 17:39 (UTC)
 CIN'DE SAKLANAN TURK PIRAMITLERI VE RESIMLE






İlk insan mumyalama tekniğini mükemmel bir şekilde uygulayanlar Altay Türkleridir.
( Mısır medeniyetinden yüzyıllarca önce) Uygur bölgesinde bulunan,Mısır piramitlerinden yüzyıllarca önce yapılan ve Mısır piramitlerinden daha yüksek/büyük olan piramitleri yapan Türklerdir.
Çin hükümeti buraya girişi tamamı ile yasaklamıştır.Çünkü bu piramitlerin içinde proto-Türk yazılar mevcut.Arkeologları n dahi girişine kati surette izin verilmiyor.Çünkü dünya tarihinin tekrar yazılması gerekebilir.

ORTA ASYADAKİ TÜRK PİRAMİTLERİ
Bugün çin sınırları içerisinde yer alan, xian şehrine 100 km uzaklıkta qin ling shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından birisi tarafından inşa edilmiş, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber, 300 metre yüksekliğinde bir piramit bulunmaktadır; BEYAZ PİRAMİT
Beyaz Piramit'in ikinci dünya savaşı sırasında çin'e yardım malzemesi götüren bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafı 1957 yılında ilk kez life dergisinde yayınlanmıştır. (Burada bir yanlışlık var bu yılda savaş yoktu)
Bu piramitleri araştırmak üzere 1994 yılında şensi bölgesinde bir araştırma gezisi yapan alman bilim adamı hartwig hausdof kendi koleksiyonundan birkaç resmin halka açılmasına izin vermiştir. hausdorf'a göre piramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 2500'ler civarındadır.
Bölge çin tarafından yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı piramitler içerisinde bulunan mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler ve Ön-Türkçe yazıtlar üzerinde araştırma yapılamamaktadır.
Piramitlerin ebat,orijinal şekil ve büyüklükleri ,dikkat çekmemesi açısından çin hükümeti tarafından maksatlı olarak tahrip ve kamufle edilmiştir.Piramitle rin üst tarafları kesilmiş ve üstleri toprakla doldurulup, kamuflaj amacıyla ağaçlandırılmıştır .
Çin'deki Türk Mumyaları
Ceviz Kabuğu Progamın'a katılan (İzleyici telefonu) Halil Şıvgın (Eski "Sağlık Bakanı" demiş ki:
"1984 yılında ben Çin'i ziyaret ettim, Çin'i ziyaretim sırasında Turfan'a götürdüler. İlk defa Turfan'a giden Türk heyetinin mensubu olmakla da gerçekten gurur duyuyorum. Orada bizi gezdirirken mumya bulduklarını söylediler ve biz mumyaları gördük. O gördüğümüz mumyaların Mısır'daki mumyalardan çok farklı olduğunu ifade ettiler, yani teknoloji olarak, yapımı olarak Mısır'daki mumyaların önünde olduğunu.
Daha sonra aradan yıllar geçti, bir televizyon kanalında bu konun tartışılmakta olduğunu gördüm. Gerçekten bilimsel olarak, gidilmiş, Mısır mumyalarıyla Turfan'daki mumyalar arasında bir kıyaslama yapılıyor. Bu kıyaslamada, Turfan mumyalarının. .Ben orada kadın mumyaları gördüm, çocuk mumyaları gördüm, erkek mumyaları gördükm, fakrlı şeylerden. Ve o sırada, hatta bir tanesinde yeterince koruma yapılmamış, bozulmaya başlamılştı müzede gördük onları.
Bu mumyalardaki üstünlüğü bilim adamları ortaya koymaya başladılar. Bilim adamlarının ortaya koydukları bir gerçek var ki, ilk defa mumya kültürünün Türkler'den geliştiği ortaya çıkıyor. Bundan dolayı da ben şimdi iştirak ediyorum. Yani ben bilim adamı değilim, ama bizim bilim adamlarımınızın bu olayın üzerine ciddiyetle eğilmeleri gerekiyor. Eğer Mısır'daki mumya kültürü olduysa, var idiyse geçmişte, onun etrafında da bir kültürün olması lazım. Mısır'ın etrafında mumya kültürüyle ilgili herhangi bir şey yok. Afrika öbür taraf, bu tarafta da yine böyle bir kültür yok. Dolayısıyla, Orta Asya'dan o bölgeye giden Türkler'in varlığı söz konusu olabilir."
Ben bir katkıda bulunmak istiyorum bu mumyalar konusunda Urumçi mumyalarını söz konusu etmiştir, tabii ki çok önemli. Bakın, buradaki Urumçi'de teşhir edilen mumyalardan ilk birincisi 44 yaşında ve Milattan önce 1000, yani günümüzden 3000 yıllık. Bir başkası gene 1600, en yaşlı olarak da işte bu "Lolan" denilen bayan mumyası var, Doğum'dan önce 2000 bu, yani 4000. Şimdi en büyük özelliği iç organlarının çıkartılmamış olması. Başka ?.. Şu andaki mumyaların durumu Mısır mumyalarına nazaran çok daha iyi olması. İleri teknolojide bir mumyalama sistemi öyledir, uygulanmıştır. Dahası, bir mumyanın üzerinde ameliyat izi var, at kılıyla dikilmiş. Amerika doktorların tespiti, dünyada ilk ameliyat veya operasyonlardan bir tanesi olarak kabul ediliyor. Dahası var; burada kumaş ekose ve boyalı ve Doğum'dan önce 2000'i konuşuyoruz, günüzmüden 4000 sene öncesini konuşuyoruz.
Türk Bilim adamı Kazım MIRSAN yaptığı araştırmalarda Ön-Türk uygarlıkları tarafından OT-OĞ; olarak isimlendirilen Ön-Mısır'a M.Ö 3000 Yıllarında Doğu Anadolu'dan Isub-Ög yazısının gittiğini tespit etmiştir. Kazım MIRSAN'ın bugüne kadar anlamı çözülemeyen 184 adet mısır hiyeroglifini Ön-Türkçe olarak okumuş olduğu ve mumyalama tekniklerinin yine M.Ö. 3000'li yıllarda Altaylarda geliştirildiği düşünülürse Piramit inşa teknolojisinin Eski Mısır'a Ön-Türk Uygarlıkları tarafından öğretildiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Tüm İnsanlık tarihini değiştirerek; MEDENİYETİN ASIL YARATICISININ TÜRKLER OLDUĞU SONUCUNU DOĞURAN bu olağanüstü keşif batılı bilim adamları(!) tarafından ısrarla görmezlikten gelinmekte ve insanlığın bilgisinden daha uzun süre saklanması mümkün olmayan bu piramitleri başka bir uygarlığa mal etmeyi amaçlayan maksatlı çalışmalar yapılmaktadır.


V.NAMIK INANC


 

ARILARIN BİR BİLDİĞİ VAR
Ramazan ÇELİK (dostumdan gelen bir ileti) tarih 08.04.2008, 17:07 (UTC)
 ARILARIN BİR BİLDİĞİ VAR
1. Arılar 1 gram bal için çiçeklere en az 7000 uçuş yapıyorlar.
Sen ömür boyu mutluluk için yüzlerce kez pişman olmayı, binlerce kez naz çekmeyi, onlarca kez kavga etmeyi, anlaşmazlığa düşmeyi, hayal kırıklığına uğramayı, çiçekler getirmeyi, çikolatalar almayı, yüzlerce kez özür dilemeyi, binlerce kez sözünü geri almayı, binlerce kez "affet beni" demeyi, on binlerce kez "seni seviyorum" demeyi göze almalı değil misin?

2. Bir kg bal için ise 40 bin tane arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor.
Sen bir tutam sevda için, hiç bitmeyecek bir aşk için, en az beş duyunla, onlarca duygunla, binlerce güzel sözle, yüzlerce bakışla, susuşla, dinleyişle, dokunuşla, sevdiğinin beş duyusunu dolaşmalı, yüzlerce beklentisini karşılamalı, onlarca duygusuna karşılık vermeli, hayal kırıklıklarına, tedirginliklerine, nazlarına, kaprislerine, hüzünlerine, pişmanlıklarına, taşkınlıklarına, vurdumduymazlıklarına, kararsızlıklarına, korkularına, kaygılarına doğru yolculuk etmeli, onun kalbinin bütün köşelerini, aklının bütün kıvrımlarını, ruhunun bütün vadilerini dolaşmalı değil misin?

3. Bal arıları bir peteği doldurabilmek için 100 milyon çiçeğin nektarını emiyor ve 100.000 km kanat çırpıyor.
Evinde mutluluğu ağırlayabilmek için, kalbine aşkı doldurabilmek için, hayattan umduğunu bulabilmek için, çokça zahmete katlanmalı, çokça engelleri aşmalı, eşini anlamak için, onu bir çiçek kadar özel görmeli, ona konuşurken en az bir arı kadar seçici olmalı değil misin? Çiçekler nektarlarını gizlerler; arı çalıştığı için özlerini bala çevirirler; sen de eşinde saklı olanı açığa çıkarmak için çalışmalısın, sürekli kanat çırpmalısın.

4. Arılar bu çalışmanın arasında birbirlerine bakıp bakıp "Neden hep ben çalışıyorum?" demiyorlar. Her biri kendisinden bekleneni yapıyor o kadar.
Sen "hep ben bir şeyler yapıyorum, peki ya sen?" derken, eşine de aynı soruyu sorma hakkı tanımış olduğunun farkında değil misin? Sen sana düşeni yap; ona düşen ise ona kalsın. Sen kendinden bekleneni yapınca, hiç olmazsa eksik olan bir yarıyı tamamlamış olacak değil misin? Ama "önce sen yap ki…" dedikçe, elinde yarım bile olmayacak, sonuçta daha çok eksiğin olacak.

5. Bir arı kolonisinin 1 kg bal üretebilmesi için 8 kg bal tüketmesi gerekiyor. Bu da koloninin 6 kez dünya çevresini dönmesi anlamına geliyor.
Sevgiyi biçmek istediğin yere sevgi ekmelisin. Mutluluk almak istediğin tarlaya emek vermelisin. Dünyanın en güzel çiçeği bile bakımsız kalınca soluyor, renklerini kaybediyor. Arılar nasıl başkalarına verecekleri 1 kg bal için 8 kg balı kendileri için harcıyorlarsa, sen de 1 kg bal tadında aşk beklediğin eşinin hiç olmazsa 1 kg'lık (aslında 8 kg olması gerekiyor!) bal tadında aşkı almasına izin vermelisin. Korkma, bunun için dünya çevresini 6 kez dönmen gerekmiyor! Onu sarıp kucaklaman, kalbini çepeçevre kuşatman yeter de artar bile.

6. Arılar bunu binlerce yıldır yapıyorlar; çünkü onların fıtratına vahyedilmiştir bal yapmak.
Sen hiç olmazsa sadece bugün arılar gibi davran. Dün arılar gibi davranmamış olsan da önemli değil; dünkü gün geçti. Dün yaptıkların/yapmadıkların bugün yapacakların konusunda ayağına çelme takmasın. Arılar gibi davranmak için yarını da bekleme. Şunu kesinlikle bil ki, yarın hiç gelmeyecek; gelince adını "bugün" diye değiştirmiş olacak. Buna göre, "yarın" yaptığın bir şey olmayacak. Ne yaparsan "bugün" yaparsın. Bugün yaptığın her iş bir ömür boyu yaptığın iş olur.
Sabrın ancak bugünün hakkını vermeye yeter. Üstelik kalbini dinlersen, kalbine sevmek için vermek gerektiğini söyleyen "sözler" kazındığını sen de fark edeceksin. Senin fıtratına da sıradan işlere bile aşkla başlamak, olağan şeylere bile olağanüstü hayranlıkla bakmak vahyedilmiştir.

7. Arılar iğnelerini ancak hayatları tehlikeye girdiğinde kullanıyorlar ve sadece bir kez kullanıyorlar.
Sen de kendini tehlikede görebilirsin. İğneni kullanmakta kendini haklı gördüğün zamanlar olabilir. Ama, unutma ki iğnenin en tehlikeli ucu kendine batmaktadır. Eşinin canını yakman senin canını da yakıyor olmalı. Sevdiklerine acı vermen en başta seni acıtıyor olmalı. Mutsuzluk üretenlerin hiçbiri mutlu değildir; unutma. Oysa mutluluk ne kadar bulaşıcıdır!

8. Bir arı kendi ağırlığının 330 katı yük çeker.
"Bunca sözün bana faydası yok ki…" diyorsan, "Artık sabrım kalmadı, dayanamıyorum!" diye düşünüyorsan, bir kez daha bak kendine; belki de kapasitenin hepsini kullanmıyorsun. Taşıdığın yük taşıyabileceğinin hepsi değil belki de…

9. Arılar çiçekleri sever, kovana elleri boş dönmezler.
Sen de, sevdiğin de çiçekleri seviyorsanız; eve elin boş dönme.

10. Arıların bu yazıdan haberleri yok.
Senin haberin olsun.
 

ÖRNEK DAVRANIŞ
Aliye ÇETİNKAYA (Takvim Gazetesi) tarih 28.03.2008, 20:46 (UTC)
 Yaşam kaynağı Hilal

Konya'da tramvay çarpan ve beyin ölümü gerçekleşen Hilal'in organları 4 kişiye hayat verdi. Talihsiz kızın böbreği, dershane arkadaşına nakledildi.




18 yaşındaki Hilal Eseroğlu, 3 gün önce dershaneye giderken tramvayın çarpması sonucu ağır yaralandı. Yoğun bakımda verdiği savaşı kaybeden ve beyin ölümü gerçekleşen Hilal'in ailesi, kritik bir karar aldı. Kızlarının organlarını bağışlayacaklardı.

Melek gibi
Hilal'in böbrekleri Konya'da, karaciğeri Antalya'da, kalbi ise Ankara'da organ bekleyen 4 ayrı hastaya nakledildi. Genç kızın böbreklerinden biri, 6 yıldır diyaliz hastası olan dershane arkadaşı Tuba Turan'ın hayata dönmesini sağladı.


***

Organları umut oldu

Trafik kazasında yaşamını yitiren Hilal'in organları, 4 kişiye hayat verdi. Böbreğinin biri, dershane arkadaşına nakledildi.

Konya'da dershaneye gitmek için yolun karşısına geçerken tramvayın çarpması sonucu ağır yaralanan ve 3 gün boyunca verdiği yaşam savaşının ardından beyin ölümü gerçekleşen 18 yaşındaki Hilal Eseroğlu'nun organları bağışlandı. Genç kızın böbrekleri Konya'da, karaciğeri Antalya'da, kalbi ise Ankara'da 4 hastaya nakledildi. Hilal'in böbreklerinden biri, Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi'nde gerçekleştirilen operasyonla 6 yıldır diyaliz hastası olan dershaneden arkadaşı 22 yaşındaki Tuba Turan'a nakledildi. Arkadaşının organının kendisine nakledildiğini ameliyattan sonra öğrenen Tuba, "Hilal için çok üzgünüm" dedi. Böbreklerden bir diğeri ise aynı hastanede yatan 6 çocuk annesi Nure Ağırman'a (40) nakledildi. Genç kızın karaciğeri Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne, kalbi ise Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gönderildi.

not:yazan ali TERAZİ
Bende tüm can dostlarımı organ bağışına davet ediyorum,yarından tezi yok hemen organlarınızı ALLAH için bağışlayın,zamansız bir ölümde çoklarını sevindireçektir.ölen genç kızımıza ALLAHDAN rahmet diliyorum,acılı ailelerine bol sabırlar diler, örnek davranışları için sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


 

<- Geri  1  2  3  4  5 Devam -> 

ALİ BABA SİTESİ
BU SİTEYE 70541 ziyaretçi (179127 klik) GELDİ
ALİ BABA SİTESİ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol