ABDİ KÖYÜ SİTESİNİ www.aliterazi.tr.gg takip edebilirsiniz.
BBBBBBB
İŞTE ATATÜRK KÖŞESİ;
AAAAAA
NOSTALJİ Ali TERAZİ:
LLLLLLL
GÜNÜN SÖZÜ;
''İLİM İLİM BİLMEKTİR.
İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR.
SEN KENDİNİ BİLMEZSİN.
YA BU NİCE OKUMAKTIR.''
Yunus EMRE
''DEĞER BİLMEYENLERE DEĞER VERMEK,MEĞER HİÇBİR ŞEYMİŞ''
ALİ TERAZİ
İnsanları yükselten iki meziyet vardır;
erkeğin cesur, kadının iffetli olması.
Bu iki meziyetin yanında bir meziyet daha vardır.
Vatana herşeyini feda etmek kadar bağlı olmak.
Bunlar büyük kahramanlığı,
elem ve kedere karşı koymayı doğurur.
İşte Türkler, bu çeşit kahramandır.. .
Napoleon BONAPARTE
''DAHA EHİL VE LİYAKATLİSİ VARKEN YAKINLIK SEBEBİYLE BİR BAŞKASINI TERCİH VE İSTİHDAM EDEN KİMSE ALLAH'A RESULÜ'NE VE BÜTÜN MÜSLÜMANLARA KARŞI HAİNLİK ETMİŞTİR''
SENİ BENİM SEVDİĞİM KADAR SEVEBİLİRLER Mİ?
Baş olmak varken uşak olmak istenir mi?
Beraber ağlayıp beraber gülmedik mi?
En kötü zamanda beraber Serv'i yırtıp,
Başlarına birlik olup geçirmedik mi?
Sen Van'da ben de Kozan'da,
Emeni zulmüne beraber uğramadık mı?
Van'ı, Urfa'yı, Mardin, Hakkari'yi
Düşmandan beraber kurtarmadık mı?
Eski düşmandan dost olur mu sanırsın?
Bu işte onların parmağı yok mu sanırsın?
Yabanın sözüne bilirim aldanmazsın.
Bu devleti yoktan beraber kurmadık mı?
Seni benim kadar düşünürler sanma,
Vaat edilmiş topraklar diyorlar anla,
Böl parçala yönet politikası derler buna,
Malazgirt'te Bizans'a karşı beraber savaşmadık mı?
Düğünümüz bayramımız halayımız aynı değil mi?
Depremde selde her acı çektiğinde,
Seninle beraber üzülmem mi?
Söyle seni benim kadar sevebilirler mi?
Sen açken ben tok yatabilir miyim?
Ama sen de ihaneti affedebilir misin?
Seni bu vatandan ayrı düşünebilir miyim?
Bu sınırları beraber kanla çizmedik mi?
Zalimden kaçarken, dağlarda açken,
Dost deyip lokmayı paylaşmadık mı?
Eski dosttan düşman olmaz,
Bizi seven pişman olmaz demezler mi?
Bak kardeşim, Ermeni dönmesi katiller,
Sana sıkıyor, bana da bebeğe de,
Leşlerin çoğu sünnetsiz çıkıyor da,
Peki bunun içinde bir iş var demezler mi?
Kiminiz dayım, kiminizle olduk kayın,
Oynanıyor buralarda bir oyun,
Kaç milyonumuz akraba isterseniz sayın,
Türk, Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir demezler mi?
Mukadder KÜTÜK
İŞTE STAR TV'SİNDE YAYINLANAN YEMEK PROĞRAMIDAKİ TÜRKÇE;
03.02.2009 Salı günü Star TV'de gayri ihtiyarı olarak izlediğim beş kişinin katıldığı yemek proğramındakı Türkçe;
''DÜNKÜ KAHKAHALARIN TADI DAMAĞIMDA KALDI.''
Yemeğin tadının damağımızda kaldığını duymuştum da,kahkahaların tadının damağımızda kaldığını hiç duymamıştım.Aynı akşam sayın,Uğur Dündar'ın sunduğu haberleri izlerken sayın Dündar'ın güzel Türkçe'den bahsetmesi beni hayli düşündürdü.Düşündürmekle de kalmadı, bu kısa ve öz eleştiriyi yazmama da sebep olmuştur.Kendisine teşekkür ederim.
Hasret GüLtekin--acıyı bal eyledik
Bak şu bebelerin güzelliğine
Kaşı destan
Gözü destan
Elleri kan içinde
Kör olasın demiyorum
Kör olma da
Gör beni
Damda birlikte yatmışız
Öküzü hoşça tutmuşuz
Koyun değil şu dağlarda
SanKİ kendimizi gütmüşüz
Hor baktık mı karıncaya
Kırdık mı kanadını serçenin
Vurduk mu karacanın yavrusunu
Ya nasıl kıyarız insana
Sen olmazsan öldürmek ne
Çürümek ne zindanlarda
Özlem ne ayrılık ne
Yokluk ne yoksulluk ne
İşşiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
körolasın demiyorum
kör olma da
gör beni!!!
’’’’DİK DURMAK’’’
SEVGİLİ DOSTLAR!
BİR YIL ÖNCE SEVGİ VARDI ŞEREFLİKOÇHİSAR’DA,
SADIKLI KÖYÜNDE, HAMİ DİYE ÇİFTLİĞİNDE
VE GÖLBAŞI GAZİNOLARINDA.
CAN DOSTLAR, İNANIN!
GÜNEŞ TEPEDEN GÜNEŞİN BATIŞINI SEYRETMEYİ,
EVREN’DE BALIK TUTMAYI ÇOK ÖZLEDİM DOSTLAR ÇOK.
BİLİRSİNİZ BİRLİKTE EKİYORDUK.
BİR ZAMANLAR İNE BEYLİ OVALARINA,
SEVGİ VE DOSTLUĞUN TOHUMLARINI.
PARKLAR YAPIYORDUK; ÇOCUKLAR OYNASIN DİYE.
GÜZELİM BAHÇELERE MÜZELER AÇIYORDUK,
İNSANLAR GELİP SEYRETSİN DİYE.
ODALARA KÜTÜPHANELER YAPACAKTIK.
CEHALETİ YOK ETMEK İÇİN.
OKUYACAK VE OKUTACAKTIK.
BİZ İSTEDİK EZELİM CEHALETİN BAŞINI,
ONLAR İSTEDİ EZMEK BİZİM BAŞIMIZI!
BU YAŞAMI, BU MUTLULUĞU ÇOK GÖRDÜLER DOSTLAR ÇOK…
AKIYORDU SEVGİMİZ: KABARAN SU MİSALİ
DALGA DALGA,
AKIYORDU İLÇEDEN KÖYLERE, KÖYLERDEN İLÇEYE…
EĞİLMEDİ BAŞIMIZ!
DİK DURDUK, DİK YÜRÜDÜK!
DİK YÜRÜYECEĞİZ DOSTLAR HEP DİK!..
Gönül dostu
ŞEREFLİKOÇHİSAR'DAN GÖNÜL DOSTUNA;
Üzeri küllense de bir yıl önceki sevgi yine var Şereflikoçhisar’da,
Sadıklı köyünde, hami diye çiftliğinde ve gölbaşı gazinolarında can dostu.
Güneş tepeden baktığımızda güneş yine batıyor,
ama sensiz biraz buruk biraz hüzünlü!
Evrende balıklar sessiz sedasız geçip gidiyor,
onlarda özlemle seni bekliyor can dostu.
İne beyli ovalarına ektiğin sevgi tohumları için, için büyüyor susuzda olsa,
Parklar yine yapılıyor boş tarlalara ama çocuklar oynasın diye değil
seçim yatırımı olsun diye can dostu.
O güzelim çay içtiğimiz, misafir ağırladığımız bahçe bir garip duruyor
içindeki o tarihi eserler bana daha sert bakıyorlar sahipsiz diye
Odalara kütüphaneler açılmadı
ama kütüphanelerde okuyup başa gecenler cehaleti hortlattı gönül dostu
Yaşam mutluluk böylede güzel uzakta olsak ta ulaşıyorsa duygular elektrik misali
Sevginiz yine akıyor zaman, zaman kabarıyor coşuyor dalga, dalga
kavuşacağı günü bekliyor biliyor büyüyecek dağ misali o sevgi
Eğilmedi başımız eğilmezde
Dedin ya dik durduk diri olduk dik yürüyoruz gönül dostu
Sevgiler saygılar ...............!
Şereflikoçhisarlı bir dost.....
05.02.2009
Atatürk ve Türk Kadını |
"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir."
Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk’ ün Türk kadınına beslediği sevgi ve saygı, Kurtuluş Savaşı'ndaki gözlemleri ile iyice perçinleşmiştir. 1923 yılında Konya'da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir içtenlikle dile getirir.
"Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."
Atatürk 30 Mart 1923'de Vakit Gazetesi’ nde yayınlanan bir beyanatında:
‘İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"
Atatürk, 1 Eylül 1925'de İkdam Gazetesi’nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi:
"Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası neye delâlet eder? Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır."
1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi:
"Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli olarak şunu ihtar edeyim ki, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en az kurbanlık koyun olmak istidadından kurtaramaz..."
Atatürk, 18 Nisan 1935'te kendisinin himayesinde İstanbul'da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie'nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı "Milletlerarası İlk Kadın Kongresi" delegelerine şöyle seslenir:
"Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz."
Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:
"Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir."
Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk’ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir. Örneğin; İtalya’ da kadınlar ancak 1948 yılında seçimlere girebilmişler. Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında alabilmiştir. Medeni Kanunları aldığımız İsviçre’de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de durum farklı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:
"Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasî hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatle kullanacaktır."
Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM’ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Bu onsekiz Türk kadının yüce Meclis'in çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkili oldukları meclis tutanakları ile sabittir. Ayrıca kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur. Atatürk' ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında, ‘BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’, ‘İnsan Hakları Sözleşmesi’ gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır. Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk’ ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak aynı şekilde örnek almak durumundadırlar. Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O’na sahip olan Türk milletine…
|

Köylü milletin efendisidir... |
Bir gece beraber oturuyorduk. Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elçimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı. Atatürk, ertesi günü Büyük Millet Meclisi'nde okuyacağı söylevi hazırlıyordu. Mahmut'la Ruşen Eşref not tutuyorlardı. Atatürk ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye soruyordu. Ben ne diyebilirim? Hiç... Sonra Atatürk bana döndü ve dedi ki:
- Bu memleketin efendisi kimdir?
Düşündüm. Karşılığı o verdi:
- Türk köylüsüdür, dedi. Ve devam etti:
- Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez!...
Prof. Mahmut Esat Bozkurt
Tan Gazetesi, 10.11.1942
|
Mustafa Kemal kürsüden şöyle seslenir: 13 Ocak 1921 - Meclis Konuşması |
“Cennetten vatanımıza bakan merhum Kemal;
'Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini' demişti.
İşte ben, bu kürsüden bu yüksek Meclis'in başkanı olarak, yüksek kurulunuzu oluşturan bütün üyelerin her biri adına ve bütün millet adına diyorum ki;
Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.
Ey milliyet duygusu!
Sen ey fani insanı ölümsüzlüğe bağlayan büyük olay!
Ey insan toplumunun en yüksek ideali!
Ey temizleyici düşünce!
Ey ölüm korkusu içinde kararmış ruhları aydınlatan meşale!
Ey yaratıcı kudret!
Bütün bunlar senin eserindir. Yüz yılların yükü altında yorulmuş çorak Anadolu toprağından fışkıran kahramanlar senin çocuklarındır. Sen küçük hesaplar düzenlemesi değilsin. Özgürlüğün tek kaynağı sensin.
Kendisini bir milletin parçası hissetmeyen insan tutsak ve yoksuldur, ona değer verilmez. Kalbi, milliyet ateşi ile yanan insan iç ve dış dünyadan gelen zulüm, hakaret, tutsaklık ve kölelik ihtiraslarına aynı anda karşı koyar. Bir insanı kayıtsız ve koşulsuz diğer insanlara bağlayan tek duygu sensin.”
|
|
Sungurlu'daki eski evlerin tavanlarında bulunan ağaç işlemeli el sanatları

‘’’’YAVRUM’’’’
BİR GÜN OLUR BEN ÖLÜRÜM,
SEN KAL BU DÜNYADA SAĞLICAKLA,
VERDİĞİM GÜZEL VE İYİ ÖĞÜTLERİ,
AĞIR AĞIR SEN ÇÖZ YAVRUM,
KİMSEDEN OLMAZ SANA FAYDA,
İLMİ İRFANI ARA HER YERDE,
ZOR DURUMDA KALDIĞIN ZAMAN,
BAŞVUR BENİM SÖZLERİME YAVRUM.
GENÇLİĞİNDE HER YANIN DOLAR TAŞAR,
NİCELERİ SENDEN HEP MENFAAT BEKLER,
ÖYLELERİ VAR Kİ DÜNYANI ZİNDAN EDER,
YILANA,ÇIYANA KARŞI DİKKATLI OL YAVRUM.
TERAZİ’M DİLERİM ZORDA KALMAZSIN,
KALIR İSEN ALTINDAN KALKARSIN,
HER ZAMAN HER ŞARTLARDA BAŞARIRSIN,
BAŞARDIKÇA BENİ HATIRLA YAVRUM.
ALİ TERAZİ
ŞEREFLİKOÇHİSAR
07.07.2001

Gençliğe Hitabe: 20 Ekim 1927 - (18.04.2008) |
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
|


10. Yıl Söylevi 29 Ekim 1933 - (18.04.2008) |
Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün
cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın
en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk
kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki
muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber
olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi
göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve
azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri
seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve
kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet
seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş
asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket
mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok
çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da
muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri
yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk
milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve
çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda,
elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti
olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda
yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz
çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara
sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve
tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine
çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda,
kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti,
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok
sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin
hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı
iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle
yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem,
az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün
unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki
inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi
doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük
şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933
|
KKK 
|